25 Aralık 2014 Perşembe

KIŞ OKUMA ŞENLİĞİ 2014 - OKUMA LİSTESİ


     Yine bir şenlik, yine bir kitap şeçme heyecanı. Güz Şenliği benim için hızlı başlayıp hüsranla sonuçlanmıştı. Hamilelik bulantıyla kendini göstermese de yoğun bir uykuyla gösterdi kendini. Dolayısıyla haftalarca tek satır okuyamadım. Ama artık ikinci 3 aylık döneme girmemi fırsat bilip daha aktif bir okuma sürecine girebileceğimi düşünüyorum.
    Bu şenliklere katılmamdaki en büyük etken kitap seçmenin verdiği haz kesinlikle. Elbette ki motive olmamda da etkisi var ama listeyi elime alıp kütüphanemin önüne geçip, bir yandan da elimde tablet gerekli araştırmaları yaparak kitap seçmek inanılmaz bir keyif benim için.
     Bazı türlere uzak olmam sebebiyle seçimde çokça zorlansam da edebiyat dünyasının nasıl büyük bir derya olduğunu da bir kez daha kavramış oldum...
     Siz de katılmak isterseniz ayrıntılar için ev sahibemiz pinuccias'ın blogunu ziyaret edebilirsiniz.
     Şimdi gelelim benim okuyacaklarıma :

KATEGORİLER: 

1. Kategori (10 Puan): Altın Kitaplar Yayınevi'nden Bir Kitap. 

Nehir Tanrısı (Wilbur Smith)
Altın Kitaplar (446 sayfa)

2. Kategori (10 Puan): Bir Çizgi Roman Veya Foto Roman.

Küçük Prens (Joann Sfar)
Turkuvaz Kitap (110 sayfa)

3. Kategori (10 Puan): Fantastik Kurgu/Bilim Kurgu/Distopya/Steampunk Vb. Türde Bir Kitap.

Otomatik Portakal (Antony Burgess)
İş Bankası Kültür Yayınları (172 sayfa)

4. Kategori (10 Puan): Adında Bir Akrabalık İlişkisi Geçen Bir Kitap.

Abim Deniz (Can Dündar-Hamdi Gezmiş)
Can Yayınları (480 sayfa)

5. Kategori (10 Puan): Bir Şiir Kitabı.

Kuvayi Milliye (Nazım Hikmet)
Yky (226 sayfa)

6. Kategori (10 Puan): Yasaklanmış Bir Kitap.

Böyle Bir Sevmek (Attila İlhan)
Bilgi Yayınevi (168 sayfa)

7. Kategori (10 Puan): Tarihi Kurgu Türünde Bir Roman.

Gırnatacı (Ercüment Cengiz)
Everest Yayınları (335 sayfa)

8. Kategori (10 Puan): İsminde Kış Mevsimini Çağrıştıran Bir Kelime Geçen Veya Olayların Karda 
Kışta Geçtiği Bir Kitap.

Böğürtlen Kışı (Sarah Jio)
Arkadya Yayınları (353 sayfa)

9. Kategori (10 Puan): Bir Yazarın Tavsiye Ettiği Bir Kitap.

Mrs.Dalloway (Virginia Woolf)
İletişim Yayınları (192 sayfa)

10. Kategori (10 Puan): Yayınlanmış Tek Bir Romanı Olan Bir Yazarın "O" Romanı.

Karahindiba (Sinan Sülün)
Sel Yayıncılık (142 sayfa)

11. Kategori (10 Puan): Mektuplardan Veya Anılardan Oluşan Bir Kitap.

Şevket Rado'ya Mektuplar
Yky (196 sayfa)

12. Kategori (10 Puan): İlkokulu Bitirdiğiniz Yıl İlk Baskısını Yapmış Bir Kitap.

İçimden Kuşlar Göçüyor (İnci Aral)
Kırmızı Kedi Yayınları (165 sayfa)

13. Kategori (10 Puan): Beyaz Perdeye Aktarılmış Bir Kitap. 

Karışık Kaset (Uygar Şirin)
Kırmızı Kedi Yayınları (292 sayfa)

14. Kategori (10 Puan): 20. Yüzyılda Nobel Edebiyat Ödülü Kazanmış Bir Yazardan Bir Kitap.

Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş (Jose Saramago)
Kırmızı Kedi Yayınları (204 sayfa)

15. Kategori (10 Puan):Goodreads'in "Ölmeden Önce Okunması Gerekn 1001 Kitap" Listesinden Bir Kitap.

Bozkırkurdu (Hermann Hesse)
Yky (209 sayfa)

16. Kategori (10 Puan): Bir Aşk Romanı.

Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler (Jan-Philipp Sendker)
Koridor Yayıncılık (312 sayfa)

17. Kategori (10 Puan): Size Veya Aynı Evde Yaşadığınız Kişilere Ait Olmayan Bir Kitap.

Psikiyatrist (Wulf Dorn)
Pegasus Yayınları (416 sayfa)

18. Kategori (Her Kitap 10 Puan, 2 Kitabı Da Okuyana Ekstradan 20 Puan, Toplam 40 Puan): Bir Türk, Bir Yabancı Yazardan Birer Öykü Kitabı.

Havuz Başı (Sait Faik Abasıyanık)
İş Bankası Kültür Yayınları (143 sayfa)

Yeşil Kapı (O.Henry)
Varlık Yayınları (149 sayfa)

19. Kategori (Her Bir Kitap 10 Puan, Tüm Kitaplar Okunursa Ekstradan 30 Puan, Toplamda 70 Puan): Şimdiye Kadar Hiç Kitabını Okumadığınız Dört Yazardan Birer Kitap. Yazarların İkisi Türk, İkisi Yabancı, İkisi Kadın, İkisi Erkek Olmalı.

Çifte Kapıların Ötesi (Gülayşe Koçak)
Yky (180 sayfa)

Atanamayanlar (Başar Öztürk)
Okuyanus (171 sayfa)

Doratea'nın Şarkısı (Rosa Regas)
Can Yayınları (253 sayfa)

Gençliğin Şarabı (John Fante)
Parantez Yayıncılık (198 sayfa)

20. Kategori (Her Bir Kitap 10 Puan, Tüm Kitaplar Okunursa Ekstradan 40 Puan, Toplam 70 Puan): Pulitzer Veya Man Booker Veya Goncourt Veya Nebula Veya Hugo Ödülü Kazanmış Veya Bu Ödüller İçin Finalist Olmuş Üç Kitap.  

Beni Asla Bırakma (Kazuo Ishıguro)
Yky (272 sayfa)

Saatler (Michael Cunningham)
Can Yayınları (230 sayfa)

Yaşlı Adam Ve Deniz (Ernest Hemingway)
Bilgi Yayınevi (136 sayfa)

21. Kategori (Her Bir Kitap 10 Puan, Tüm Kitaplar Okunursa Ekstradan 30 Puan, Toplamda 70 Puan): Dünya Edebiyatından Dört Kitap. Kitapların Biri Latin Amerika, Biri Afrika, Biri Asya Ve Biri Avrupa Edebiyatından Olmalı. Türk Edebiyatı Kapsam Dışı.

Kum Kitabı (Jose Luis Borges)
İletişim Yayınları (107 sayfa)

Yavaş Adam (J.M Coetzee)
Can Yayınları (259 sayfa)

Beyaz Gemi (Cengiz Aytmatov)
Elips Kitap (144 sayfa)

Var Olan Ada (Susanna Tamaro)
Can Yayınları (149 sayfa)

22. Kategori (Her Bir Kitap 10 Puan, Tüm Kitaplar Okunursa Ekstradan 40 Puan, Toplamda 70 Puan): Türk Bir Yazardan Bir Üçleme Veya Aynı Seriye Ait Üç Kitap.

İnce Memed - 1 (Yaşar Kemal)
Yky (436 sayfa)

İnce Memed - 2 (Yaşar Kemal)
Yky (459 sayfa)

İnce Memed - 3 (Yaşar Kemal)

Yky (629 sayfa)


    Şenliği bu kitaplarla tamamlarsam toplamda 33 kitap, 8333 sayfa okuyarak, 573 puan alabileceğim. Hepsini tamamlayabilir miyim bilmem ama beni motive edeceğini umuyorum.
    Herkese keyifli okumalar...

17 Aralık 2014 Çarşamba

GEBELİK GÜNLÜĞÜ - 2

      Sayılı gün çabuk geçmeye geçer de, o günleri yaşarken geçmek bilmez bir türlü... İşte öyle zamanlardayım sanırım. Şu an sanki zaman çok yavaş akıyor gibi ama geçtiğim süreci düşününce ne çabuk bitti 12 hafta diyorum.
   Çok şükür ki ilk 3 aylık dönemi bulantısız, kusmasız atlatılıyoruz. ama uyku hali bir türlü geçmiyor. Dışardaysam gayet enerjiğim ama gelin görün ki eve girdiğim anda gözüm tv karşısındaki kanepeden başkasını görmüyor. Ne evle ne de kendimle alakalı hiçbir şey yapamıyorum. Her şeyi geçtim tek satır kitap okuyamıyorum ve bunu fazlasıyla mutsuz ediyor. Sırf bu uyku halinin önüne geçmek için minik meleğimize örgü örmeye başladım. Neyse ki biraz işe yaradı bu.
       Doktor kontrolümüz gayet iyiydi. Her şey yolundaymış. 10 Aralıkta 62 mm olmuştuk bile. Şimdi durum nedir bilemiyorum :) 2'li taramam yapıldı ve çok şükür düşük risk grubundaymışım. Ayrıntılı ultrason bakıldı ve organ ve uzuv gelişimleri gayet sağlıklıymış. Ense kalınlığı yerindeymiş.
      2'li taramayla alakalı ayrıntılı bilgi vermek isterim bilmeyenler için. Gittiğim gebelik seminerinde doktorun aktardığı bilgiler bu. 2'li tarama anne karnındayken bebeğin down sendromlu olup olmadığının tespitinde kullanılan bir test. Kolunuzdan alınan kan ile yapılıyor. Ama kesinlik içermiyor sonuçlar. Kesirli sonuçlar çıkar testten (benim sonucumu rakamsal olarak ifade etmedi doktorum.düşük risk grubu dedi ben de kurcalamadım). Mesela 1/200, 1/8, 1/200000 vb. Bunun yorumlaması 200 doğumdan 1'inin down sendromlu olabileceği şeklindedir. Ama bu  119  doğum sağlam 200.doğum down sendromlu olur demek değilmiş. Doktorun tam olarak söylediği şu ki bunu bir piyango olarak düşünün, 1/8 gibi riskli grupta olan bir anne down sendromlu çocuk doğurmazken, 1/1000 gibi bir grupta yer alan bir anne down sendromlu bir bebek doğurabilirmiş. Riskli grupta yer alanlar için yapılacak CVS testi mevcut ve bu taramanın aksine kesin sonuç veriyormuş. Bu da perinatologlar tarafından yapılan bir uygulamaymış. Annenin karnından ultrason kontrolüyle ince bir iğneyle girilerek plasentadan örnek alınarak genetik açıdan incelenip sonuca ulaşılıyormuş. Cvs sonucu down sendromu tespit edilirse anca o durumda gebeliğe son verilebiliyormuş, taramaya göre bu karar verilemiyormuş. Ayrıca Harmony test var ki oldukça maliyetli olduğu söyleniyor. Alınan kan örneği Amerika'ya gönderiliyor ve 2'li taramaya göre kesinlik oranı daha yüksek ama yine de kesin sonuç elde edilmiyormuş.
     Göbeğim artık dışardan çok net bir şekilde belli oluyor. Kilom 1700 gram arttı. Bu normaline göre nasıl bir rakamdır bilmiyorum ama benim için gayet ideal olduğu kesin. Umarım bu şekilde devam ederiz.
    Gelelim asıl mevzuya :) Tabi buraya kadar okumaya devam eden varsa bu durumdan haberdar olabilecek :)) Dün (16.12.2014 / Salı) cinsiyet için doktorumuzla randevumuz vardı. Nasıl bir heyecanla gittiğimin tarifi yok gerçekten. Zaten başlı başına ultrasona girip miniğimizle karşılaşmak heyecanlı bir şeyken bu kez kız mı erkek mi sorusunun cevabını alacak olma düşüncesi ayrı bir heyecan yarattı bende...


   Durumumuz tam olarak buydu :) Karından bakılan ultrasonda cinsiyet konusunda bir şey anlaşılmadı çünkü bıcırık oturur pozisyondaydı ilk defa. O yüzden vajinal ultrason ile baktı doktor, sonra tekrar karından baktı. Ama bi türlü tam istediği görüntüyü alamadı doktorumuz. Ve şu cümleyi kurdu önce ve biz koptuk : " Kız mı erkek mi bilmiyorum ama tam bir eşşek sıpası onu biliyorum" :))) Sonrasında bir dahaki randevumuza kadar kız diyorum ve konuyu kapatıyorum dedi. 
     Tahminimi soranlara pek belirtmeyi tercih etmiyordum, anne hissedermiş baskılarına rağmen ama ne yalan söyleyeyim baştan beri benim de içime doğan kızdı :) Bir dahaki randevumuz 5 Ocak 2015'te ama o tarihte de aynı sonuçla döneceğimizi düşünüyorum :)
   İlk öğrenme hatırası şirin mi şirin bir elbise, ayakkabı ve saç bantı aldık hemen :) Burcunun özelliklerini fazlasıyla taşıyan bir koç burcu olarak aceleciliğim burda da kendini gösterdi ama bebişimize aldığımız hediyeye değişim kartı da koydurduk temkinli davranarak :)))))

     İşte bizde durumlar böyle... Heyecanlı süreç tam gaz devam ediyor.

9 Aralık 2014 Salı

GEBELİK GÜNLÜĞÜ – 1





Merhabalar…
Başlıktan da anlaşılacağı üzere hayatımda yeni ve çok önemli değişiklikler var :) tam olarak 12 haftalık hamileyim :)
Hamile olmadan önce çok severek gebelerin günlüklerini okurdum ve bir gün ben de hamile kalırsam benim de günlüklerim olacak derdim. Ve dediğimi yapıyorum :) Bunun için 12.hafta kotası koymuştum kendime. 12.haftaya gelince başlayacağım yazmaya diye… Çünkü ister adına nazara gelme deyin, ister riskli bir dönem olduğundan ya bir şey olursa korkusu deyin garip bir gerginlik vardı üzerimde. Ama çok şükür riskli dönem atlatıldı ve hamileliğin keyifli dönemleri başladı artık :)
Hikayeye baştan başlamak lazım elbette… Özellikle böyle bir sürece girmeyi planlayanlar için bunun iyi bir yol gösterici olduğunu düşünüyorum…
Her şey artık dünyaya bizim canımızdan kanımızdan bir canlı getirme fikriyle başladı. Artık zamanı geldi, gezdik tozduk eğlendik, sıra sorumluluk alma kısmına geldi dedik. Daha öncesinde myom ameliyatı olmuştum ve açık bir ameliyat idi bu. Daha ameliyatı olunca kafamda 1 yıllık iyileşme süreci belirlemiştim ve o 1 yılı da bol gezmeli tozmalı şekilde geçirdik. Planlı bir gebelik olacağından işe doktorumuzu belirlemekle başladık ve gebelik öncesi ilk kontrolüme gittim. Belli kan ve idrar tahlillerinden, ultrasonlardan sonra her şeyin gayet iyi olduğu ve gebe kalmaya hazır olduğum sonucunu aldık doktorumuzdan ve bir dahaki ziyaretinizde bebekli olarak bekliyorum sizi diyerek yolladı bizi :) Ayrıca beslenmeme dikkat etmem gerektiğini ve folic asite başlamamı önerdi.
Hayatımızda yeni bir süreç başlamak üzereydi. Hesaplar kitaplar, yumurtlama dönemi tahmin etmeleri, ideal dönemleri bulmalar falan derken birkaç ay gergin geçti. Kafamda deli sorularla… Olduğum myom ameliyatının mı sonucu bu olmayışlar, yoksa bu kadar istekle bebeksiz mi kalacağız, ya olmazsalar… Ama bir gün ne yapıyorsun sen diye silkindim ve gayet rahat ve umursamaz bir ay geçirdim. Sonuç ortada :) Demek ki neymişşş : her şeyin başı rahat olmak, kafaya takmamakmış…
İlk öğrenme anı çok garipti. Sanki çok yakın bir arkadaşımız tüm bunları yaşıyor ve eşimle ben de her anını izliyoruz hissini yaşadık. Şaşkındık. Kafamızda peki şimdi ne yapacağız, nasıl olacak soruları dönüp duruyordu :)  
Hemen doktor randevumuzu aldık ve koştur koştur gittik :) Kesenin oluştuğunu, dış gebelik olmadığını öğrendik ve tam bir oh çekiyorduk ki içerde yoğun bir kanamanın olduğunu öğrendik :( Ama doktorumuz bunu o kadar net ve pozitif anlattı ki sanıldığı kadar büyük bir şok yaşamadık. Kanamanın nedenin kesenin tutunmaya çalışırken meydana gelen damar çatlamalarından kaynaklanma ihtimali olabileceği gibi, vücudun bebeği kabul etmediğinden verdiği bir tepki de olabileceğini söyledi. Ve progestan kullanmamı tavsiye etti. Belli kan ve idrar testlerini istedi. Ve 1 hafta sonra kontrole çağırdı.
Asıl kabus burada başlıyor… Testlerden birini yaptırmak için bir özel hastaneye gittik ve doktorun direk testi yazmasını beklerken beni muayene edeceğini anladım. Ben de zararı yok bir kez daha keseyi görürüm heyecanıyla yattım hemen ultrasona… Ama gelin görün ki pek muhterem doktorun söylediklerini aynen aktarıyorum “çok yoğun bir kanamanız var, böylesi şiddetli bir kanamada bu kese tutunamaz ve çok büyük bir ihtimalle bu gebelik düşükle sonuçlanır.” Bir doktor nasıl bu kadar CANİ olabilir? Çok çok hassas bir dönem yaşandığını bilmesine rağmen, hastasına nasıl böyle fütursuzca bir açıklama yapabilir? Bunu duyan ben dumur olmuş bir halde işe filan gitmeden direk soluğu evde aldım ve 3 gün boyunca neredeyse yataktan çıkmadan yattım.
Ertesi hafta kendi doktoruma yaşadığım kabusu anlattım ve kadın direk "her önünüze gelen doktora gitmemeniz gerektiğini tecrübe etmiş olmuşsunuz. Şu an senin bulgularınla tıbbi olarak hiçbir doktor bu gebelik sonlanacaktır öngörüsünde bulunamaz" dedi ve içimizi nasıl rahatlattı anlatamam. Ve işin ilginç yanı şuymuş ki bu cani doktor daha önce bizim doktorumuzla çalışmak istemiş ve kadrosunun dolu olması sebebiyle alınmamış. Bunu da duyunca durum anlaşıldı deyip rahatladık iyice… Bunu bu kadar ayrıntılı anlattım çünkü benzer şeyleri yaşayacak olan birileri olursa piyasada ne kadar gereksiz kişinin var olduğunu da bilsinler.
Gelelim kontrolümüzün nasıl geçtiğine :) Kesenin içinde minik bezelyemizi gördük ve kalp atışlarını duyduk :) Bu nasıl bir mucizeye ev sahipliği yaptığımı anlamamı sağladı. İçimde bir canlı var ve ben buna hayat veriyorum. Bu gerçekten inanılmaz, açıklanamaz bir şey. Ve ben bir insanın dünyaya gelme sürecini bilip, okuyup ve belki de çok yakından şahit olup hala inançsız olan insanları anlamıyorum. Kanamam devam etse de bunun çok büyütülecek bir şey olmadığını, bebeğin haftalık gelişiminin yerinde olduğunu öğrenmiş olduk.
Bundan sonraki kontroller 3 haftada bir olacakmış. Biz bu 3 haftalık randevuları nasıl bekleyeceğiz bilemiyorum :(
İlk kısım bu şekilde geçti. Sonrasındaki süreç beslenmeme, hareketlerime, kilo kontrolüme dikkat ederek geçti. Kendime haftalık hamilelik periyodlarıyla alakalı 2 kitap aldım ve takiplerimi onlar üzerinden yapıyorum.
Sonrasında 2 kez daha karşılaştık minik meleğimizle. Miniminnacık olmasına rağmen kolu bacağı suratı nasıl da şekillenmişti. Kıpır kıpırdı içimde ama ne yazık ki şu an için ben hiçbirini hissetmiyorum :(
Ayrıca atlattığımız bu dönemde bir tatsızlık daha yaşadık ki o da idrar yolu enfeksiyonu belası… Bunun için antibiyotik kullanmak durumunda kaldım :( Daha büyük sorunlar yaşamamak için bu gerekliydi diyerek kendimi rahatlatıyorum.
Fazlaca uzun bir yazı olmuş gibi gelebilir ama ilk 11 haftalık süreci anlattığım düşünülürse daha anlatılacak çok şey olmasına rağmen kısa bir özet oldu o kadarını söyleyeyim :) diğer yazılarda ara ara geriye dönerek diğer ayrıntıları da anlatabilirim belki :)
Bu da benden 12.hafta fotoğrafı olsun. Evet artık belirgin bir göbeğe sahibim ve şimdiden hamile pantolonlarına geçiş yapmak durumunda kaldım. Diğer pantolonlar uzunca bir süreliğine ulaşılamayacak raflara kalkmak üzere :(